Sempozyum, Öz Orman-İş Genel Başkanı Settar Aslan’ın açış konuşmasıyla başladı. Aslan, Türkiye’nin, Arap Baharı yaşayan ülkelerle tarih içinde oluşmuş derin kardeşlik bağları bulunduğunu ve bu bağların kendisine büyük sorumluluklar yüklediğini hatırlatarak, “Bölge halklarının daha müreffeh bir hayata, daha özgür ve demokratik yönetimlere kavuşması, Arap kardeşlerimiz kadar bizleri de mutlu edecektir.” dedi.
Bölgede yaşanan olayların Türkiye’yi ekonomik ve politik bakımdan etkilediğini ve sivil toplum örgütleri olan sendikaları da ilgilendirdiğini belirten Aslan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir sendikanın, böyle bir konuda, geniş çaplı bir uluslararası sempozyum düzenlemesi, ülkemizde pek alışılmış bir durum olarak görülmeyebilir. Çünkü Türkiye’de işçilerin yığınla sorunu var. İşsizlik, taşeron uygulaması ve geçici işçilik bunların başında geliyor.
Ormancılıkta yılın 12 ayında iş varken, sadece 5 ay 29 gün çalıştırılan işçilerimizin yaşadığı ağır sorunlar henüz çözülemedi. Kayıtdışı istihdam ve gelir dağımı adaletsizliği de sona ermedi.
Biz bu noktadaki aslî görevlerimizi aksatmadan, sendikal hizmetlerimizi ve etki alanımızı genişletmeye, evrensel bir vizyon geliştirmeye çalışıyoruz.
Küreselleşen dünyada, işçi kuruluşları da olup biten her şeyden etkilenir. Sendikaların uluslararası faaliyetleri bu gerçeğe dayanır. Bizim sendikal anlayışımız çalışma hayatı ile sınırlı değildir. Kendimizi, dünyada olup bitenlerden, gücümüz ve idrakimiz ölçüsünde sorumlu kabul ederiz.”
Türkiye’nin coğrafi konumu ve tarihî geçmişinin kendisine kaçınılmaz sorumluluklar yüklediğini de anlatan Settar Aslan, “Türkiye dünyadaki mevcut vicdansız sistemin vicdanı, bu ruhsuz dünyanın ruhu, yeryüzünü kuşatan insafsız sistemin içinde bir insanlık adası olmak zorundadır.” dedi.
Sempozyumda konuşan, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamenterler Birliği Üyesi, Ankara Milletvekili Prof. Dr. Emrullah İşler, Arap Baharı karşısında, Türkiye’nin izleyebileceği ‘mevcut sistemden yana olma’, ‘bekle-gör politikası izleme’ veya ‘kardeşçe çaba sarf edip inisiyatif alma’ seçenekleri bulunduğunu belirterek, “Biz üçüncü yolu seçtik. Ancak onlar bizi dinlemeyip tavsiyelerimize kulak asmadılar. Değişime dönüşüme önderlik yapmalarını istedik, ancak bazen diktatörler hakikati göremiyorlar. Arap Birliği ile sıkı irtibat içindeyiz. Değişimin aktörleri halklardır. Haklın iradesi bu noktada çok önemlidir. Kan dökülmesini önleme noktasında ciddi çabalarımız devam etmektedir.” diye konuştu.
Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, sempozyumdaki konuşmasında, insana dair sorunların dünyanın her tarafında yaşandığını anlatarak, “Arap Baharı’nın yaşandığı bölgede ne olup bittiğini anlamak için, bir asır önce bölgede neler yaşandığını görmek gerekiyor. Bu süreçte, Osmanlı’nın terk ettiği topraklarda kan ve gözyaşının dinmediğini gördük. Bir asırlık tarih, Ortadoğu’da kan ve gözyaşıyla dolu bir tarihtir. Bugünkü olayları o tarihten ayrı tutamayız.” dedi.
Mahmut Arslan, esasen Ortadoğu’nun kabuğunu kırdığını da belirterek, “Kabuk kırıldı, içindeki incinin ortaya çıkmasını bekliyoruz. Tahrir Meydanı bize heyecan veriyor. O topraklar Türkiye’nin arka bahçesi olmamalıdır. Batılıların bize giydirmeye çalıştığı rolü sorgulamalıyız.” şeklinde konuştu.
Hak-İş Onursal Başkanı, TBMM İdare Amiri ve Çorum Milletvekili Salim Uslu, sempozyumdaki konuşmasında, Türkiye’nin Arap ülkelerine olan ilgisinin herhangi bir hesaptan ileri gelmediğini anlatarak, şunları söyledi:
“İlgimizi, tarihî sorumluluk olarak, medeniyet refleksi ve demokratik talep olarak görmek gerekmektedir. Onun ötesindeki senaryolar, Türk ve Arap halklarının arasını açmaya yöneliktir. Bölgede ciddi bir demokrasi süreci başlamış durumda. Toplumsal dönüşümler yaşanıyor. Demokrasi talebi tüm insanlığın ortak akıl ve vicdanının sesidir. Bu ses, son dönemde yoğun bir şekilde Arap ülkelerinde görülmüştür. Bu sürecin barışçıl bir süreç olmasını diliyorum. Türkiye, mevcut statükoyu desteklemek yerine, Arap halklarının taleplerini dikkate almıştır. Etrafımızdaki ülkeler istikrarsızlık ve belirsizlik içindeyken Türkiye buna kayıtsız kalamaz. Sendikaların da bu sürece katılımı son derece önemlidir.”
Daha sonra, sempozyumun sunumuna geçildi. Sunum bölümünde Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Yasin Aktay, Lübnan’da yayın yapan An Nahar Gazetesi’nden Sarkis Naoum ve Osmangazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Uysal birer sunum yaptı ve izleyicilerin sorularını cevaplandırdı.
Öğleden sonra başlayan ‘Ortadoğu’da Değişen Ne? Arap Baharı Halkları Ne İstiyor’ konulu birinci oturumda Cezayir Souk Ahras Üniversitesi’nden Dr. Faouzi Bendridi, Youm Sabeaa Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Muhanned Tharwat ve Ain Shams Üniversitesi’nden Dr. Tarık Abdulcelil birer sunum yaparak, katılımcıların sorularına cevap verdi.
‘Arap Baharı ve Bölgesel Güçlerin Yaklaşımı’ konulu ikinci oturumda İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Kıvanç Ulusoy, Cezayir Souk Ahras Üniversitesi’nden Dr. Rida Selatinia, Emirates Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Imad Kamel Harb ve Irak Millî Reform Hareketi temsilcisi Ali Akbar Waly sunumlarını yaparak, izleyicilerin soruları üzerinde tartıştı.
Sempozyumun ‘Arap Baharı, Ortadoğu’da Yeni Türkiye Örneği, İslam ve Demokrasi Tartışmaları’ başlıklı üçüncü oturumunda ise İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Burhanettin Duran, Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. M. Akif Okur, Selçuk Üniversitesi’nden Doç. Dr. Murat Çemrek ve Star Gazetesi Yazarı Mustafa Akyol birer sunum yaparak, katılımcıların sorularını cevapladı.
İkinci gün yapılan, ‘Arap Baharı ve Küresel Güçlerin Yaklaşımı’ konulu dördüncü oturumda, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şaban Kardaş, ABD’nin Michigan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Juan Ricardo Cole, Almanya’dan Prof. Dr. Kristian Alexander, Bağdat Üniversitesi’nden Dr. Etheer Drees Abdulzahra birer sunum yaptıktan sonra, katılımcılardan gelen sorulara cevap verdi.
‘Arap Baharı ve Yeni Ortadoğu: Riskler ve Fırsatlar’ konulu beşinci oturumda, Stratejik Düşünce Enstitüsü’nden Dr. Kaan Dilek, Arap Birliği Ankara Misyon Temsilcisi Büyükelçi Mohamed El Fatah Naciri, Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Şahin ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nden Doç. Dr. Bayram Sinkaya sunumlarını yaptı ve katılımcıların sorularını cevaplandırdı.
Sempozyumun, ‘Arap Baharı Sonrası Türk Dış Politikası’ başlıklı altıncı oturumunda, Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Mehmet Şahin, Bilkent Üniversitesi’nden Doç. Dr. Veysel Ayhan, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şaban Kardaş ve İstanbul Şehir Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hasan Kösebalaban birer tebliğ sundu ve izleyicilerden gelen sorular üzerinde tartıştı.
Bölgesel ve Küresel Etkileriyle 1. Yıldönümünde Arap Baharı ve Türkiye konulu uluslararası sempozyumun, ‘Türkiye Tecrübesi: Türkiye’de Değişim ve Demokratik Dönüşüm, STK’ların Etkisi’ başlıklı yedinci ve son oturumunda ise Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Dr. Murat Yılmaz, Hak-İş Genel Sekreteri Dr. Osman Yıldız, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nden Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hamit Emrah Beriş birer sunum yaptıktan sonra, katılımcılardan gelen soruları cevaplandırdı.
BAŞARIYLA TAMAMLADIK
ABD, Almanya, Mısır, Suriye, Irak ve Cezayir başta olmak üzere, değişik ülkelerden 15 ve Türkiye’den 25 konuşmacının katıldığı sempozyum, 7 oturum halinde yapıldı. Sempozyumda, yerli ve yabancı akademisyen ve uzman gazeteciler, Arap Baharı olarak nitelendirilen toplumsal eylemlerin niteliğini, hedeflerini, etkilerini ve geleceğini masaya yatırdı.
Sempozyuma, Bolu, Afyon ve Ankara başta olmak üzere çeşitli üniversitelerden çok sayıda akademisyen ve öğrencilerin katılması dikkat çekti.
Sempozyumun kapanışında bir konuşma yapan Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı ve Öz Orman-İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan, Arap Baharı’nın halen devam ettiğini hatırlatarak, “Bizler de bu konu üzerinde düşünmeye devam edeceğiz. Bu sempozyum, konuyla ilgili bilgi ve fikir dünyamıza büyük katkılarda bulundu. İki gün öncesine göre bugün, Arap Baharı ile ilgili daha sağlıklı bir düşünce seviyesine ulaştığımızı düşünüyorum. Sempozyum öğretici olduğu kadar Arap baharına bakışımızı da zenginleştirdi, derinleştirdi.” dedi.
Gelişmelerin yaşandığı ülkelerdeki halkların ‘emek, özgürlük ve demokrasi’ mücadelesinin başarıya ulaşmasını temenni eden Settar Aslan, “Bizler, Arap kardeşlerimizi barış içinde, adil ve kalkınmış toplumlar olarak görmek istiyoruz. Karşılıklı yarar ve kardeşlik temeli üzerinde, eşit ve dayanışmacı, köklü ve güçlü ilişkilerimizi daha da geliştirmek istiyoruz. Bu sempozyum, bu amacımızın ilk ve en önemli adımlarından biridir.” şeklinde konuştu.
SONUÇ BİLDİRGESİ
Sempozyum konuşmacılarınca dile getirilen konuların ortak bir özeti, sonuç bildirgesi olarak yayınlandı. ‘Bölgesel ve Küresel Etkileriyle 1. Yıldönümünde Arap Baharı ve Türkiye’ konulu uluslararası sempozyumun sonuç bildirgesinde şu görüşler dile getirildi:
“Küresel ve Bölgesel Etkileriyle I. Yıldönümünde Arap Baharı ve Türkiye” uluslararası sempozyumu 17-18 Aralık 2011 tarihleri arasında Ankara’da yerli ve yabancı akademisyen, gazeteci araştırmacı ve uzmanların katılımıyla samimi ve yapıcı bir ortamda, karşılıklı görüş alış-verişi, anlayış ve iyi niyet temennileri ile sona ermiştir.
Türkiye’nin en önemli işçi sendikalarından biri olan Hak İş Konfederasyonu üyesi Öz Orman İş Sendikasının düzenlediği bu uluslararası sempozyumda Arap Baharı’nın küresel ve bölgesel etkileri, yeni Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceği, Türkiye’nin değişim ve dönüşüm süreciyle birlikte bölgesinde yaşanan gelişmeler karşısındaki tutumu, İslam ve demokrasi tartışmaları, Arap halklarının gelecek düşüncesi ve muhtemel gelişmeler ele alınmıştır. Sempozyuma, başta Arap Baharı’nın yaşandığı Ortadoğu ülkeleri ile ABD ve Avrupa ülkelerinden akademisyenler, uzmanlar, gazeteci ve araştırmacılar, diplomatik misyon temsilcileri ve medya temsilcileri katılmışlardır. Sempozyum çalışmalarında Arap Baharı olarak adlandırılan sürecin etraflıca ele alındığı 7 oturumda şu noktalar öne çıkmıştır:
Bölge halkları, özgürlük, eşitlik, barış ve demokrasi talepleriyle Arap baharı olarak adlandırılan yeni ve tarihi bir değişim sürecini başlatmıştır. Bu süreç yayılma istidadı göstererek devam etmektedir. Arap halkları bu şekilde kendi geleceklerine sahip çıkmaktadırlar.
1) Bölgesel güçler, Arap halklarının taleplerini dikkate alan ve geçiş sürecinin barışçı bir şekilde tamamlanmasını kolaylaştıran işbirliği ve dayanışma politikaları izlemelidir.
2) Küresel güçler, bu tarihi dönemde çıkar odaklı politikalarını bir yana bırakarak bölgenin ve dünyanın uzun vadeli geleceğini düşünerek sürece olumlu katkılar sunmalıdır. Bu bağlamda, bölgedeki süreci destekleyecek yeni işbirliği ve dayanışmayı esas alan kurumsal alt yapının oluşması için adımlar atılmalıdır.
3) Bütün taraflar, Arap baharı kapsamında ortaya çıkan risk ve fırsatların sadece bölgeyle sınırlı değil küresel etkilerinin de olacağını dikkate alarak büyük bir sorumluluk ve sağduyuyla hareket etmelidir.
4) Arap baharının yaşandığı ülkelerdeki Müslüman halkların ağırlığını göz önünde bulundurarak bölgenin demokratikleşme ve kalkınma imkânı, Batıdaki yaygın İslam karşıtlığı ve ayrımcılığının ortadan kalkması için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Bu şekilde Müslüman toplumların demokratik hukuk devleti tecrübelerinin giderek yeni açılımlarla zenginleşeceği yeni bir vizyon olarak ortaya çıkmıştır. Arap Baharı ile demokratik hukuk devleti ilkesi, artık küresel bir ortak payda haline gelmiştir.
5) Türkiye, tarihi, beşeri ve coğrafi olarak güçlü bağlarının bulunduğu değişim bölgesiyle yakından ilgilenmektedir. Bu ilginin temelinde, Arap kardeşlerimizin değişim taleplerinin gerçekleşmesi arzusu yatmaktadır. Türkiye’nin yeni dış politikasıyla bölgesinde ve bütün dünyada barışın inşa edilmesine verdiği katkı ile öne çıkması memnuniyet vericidir. Türkiye, bölgeyle ilişkilerini karşılıklı işbirliği ve dayanışma çerçevesinde devam ettirmelidir.
6) Bölgede demokrasinin güçlenmesi için bireylerin örgütlenme özgürlüğünün sağlanarak sosyal modellerin ve ekonomik yönetişimin geliştirilmesi bundan sonraki sürecin barışçı ve başarılı olarak ilerlemesini sağlayacaktır. Bu çerçevede Öz Orman-İş Sendikası’nın öncülük ettiği gibi, sivil toplum kuruluşları arasındaki işbirliğinin tesis edilmesi ve geliştirilmesi sürecin başarısına büyük katkı sağlayacaktır.
7) Bölgesel ve Küresel Etkileriyle 1. Yıldönümünde Arap Baharı ve Türkiye Uluslararası Sempozyumu katılımcıları olarak bizler, Türkiye’nin ve bölgenin demokratik hukuk devleti idealine ulaşması için karşılıklı işbirliği ve dayanışma ruhu içerisinde çalışmaya devam edeceğimizi uluslararası kamuoyuna duyururuz.”