Sayın Başbakan Yardımcım,
Sayın Bakanım,
Hak-İş Konfederasyonumuzun değerli Genel Başkanı,
Sayın Müsteşarım,
Saygıdeğer Orman Genel Müdürüm,
Çevre ve Orman Bakanlığımız ve Orman Genel Müdürlüğümüzün değerli bürokratları,
Medyamızın güzide temsilcileri,
Öz Orman-İş Teşkilatımın değerli yöneticileri,
Sevgili orman emekçileri...
Toplu iş sözleşmesi imza törenimize hoşgeldiniz.
Sayın Başbakan Yardımcım, değerli misafirler,
Sözlerime, Rize’de meydana gelen heyelan felaketinde hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Devletimizin, felaketin yaralarını sarmak için gereken her şeyi yapacağına olan inancımız tamdır.
Yine, kardeş ülke Pakistan’da yaşanan asrın faciasında can verenleri rahmetle anıyorum. Ülkemizin, kardeş Pakistan’ın yaralarını sarmak üzere imkânlarını seferber etmiş olması, bu acı olay karşısındaki tesellimiz olmuştur.
Diğer taraftan, Türk tarihini şanlı zaferlerle süsleyen günleri idrak etmekteyiz. 26 Ağustos 1071’deki Malazgirt Zaferi ile başlayan zaferler silsilemiz, 30 Ağustos’ta zirveye ulaşmıştır. Mustafa Kemal Paşa önderliğindeki Millî Mücadelemiz, 30 Ağustos 1922’deki Büyük Taarruz ve onun getirdiği zaferle taçlanmıştır. Bu vesileyle, Türk Milletine eşsiz zaferler kazandıran şehitlerimizi rahmetle anıyorum.
Sayın Başbakan Yardımcım, değerli misafirler,
Burada, Çevre ve Orman Bakanlığımız ile Orman Genel Müdürlüğümüz bünyesinde çalışan 25 bin dolayındaki işçimizi ilgilendiren 2. Dönem Toplu İş Sözleşmesini imzalamak üzere toplanmış bulunuyoruz.
Çevre ve Orman Teşkilatındaki işçilerimiz, Türkiye’nin tüm illerinde hizmet vermektedir. Sözleşmesini imzalayacağımız 25 bin işçimizin çok büyük bir bölümü yangın işçisidir. Bu yangın emekçileri, şu saat itibarıyla ülkemizin dört bir köşesinde çıkan ve çıkabilecek orman yangınlarına karşı savaş vermektedir.
İşçilerimiz, kavurucu sıcaklar yüzünden iyice artan yangın risklerine karşı, deyim yerindeyse 7 gün 24 saat ara vermeden teyakkuz halinde çalışmaktadır.
Toplu iş sözleşmesini imzalamak üzere olduğumuz orman emekçilerimiz, ülkemizin neredeyse üçte birini kaplayan ormanlarımızda hizmet vermektedir. Deyim yerindeyse, Türkiye’nin her dağının tepesinde bir orman işçisi görev yapmaktadır.
Çevre ve Orman Bakanlığımız ile Orman Genel Müdürlüğümüzün almış olduğu tedbirler ve orman emekçilerimizin fedakâr emekleri sayesinde, bu yıl orman yangınlarında fevkalade başarılı bir mevsim geçirmekteyiz.
Bizimle aynı risk kuşağında bulunan Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz gibi ülkeler bu yılki orman yangınlarında çok büyük kayıplar yaşamaktadır. Buna karşılık, çok şükür bizim ülkemizdeki yangın kayıpları, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60 oranında gerilemiştir. Diğer taraftan komşumuz Rusya’da halen devam eden yangınlarda, neredeyse Türkiye’nin tüm ormanları büyüklüğündeki bir alan tahrip olmuştur.
Yangınla mücadelede elde ettiğimiz bu güzel sonuç, Orman İdaremiz ile yangın işçilerimizin müşterek başarısıdır. Buradan, hem Orman Teşkilatımızı hem de vefakâr ve fedakâr işçilerimizi kutluyorum.
Sayın Başbakan Yardımcım, değerli misafirler,
Orman emekçileri, geçmiş yıllarda büyük mağduriyetler yaşamıştır. Orman işçisine ilk büyük darbeyi 12 Eylül 1980 ihtilali vurmuştur. 12 Eylül döneminde Yüksek Hakem Kurulu silindiri altında ezilen orman emekçisinin mağduriyeti, maalesef yakın zamana kadar giderilememiştir.
Orman emekçisi, mağduriyetini gidermek için gerekli çabayı göstermeyen eskimiş sendikayı 2004 yılında terk etmiş ve Öz Orman-İş saflarında yeniden örgütlenmiştir. Orman işçisini yıllarca mağdur eden eskimiş sendikacılar, 2004’ten sonra da Öz Orman-İş’in toplu sözleşme yetkisine haksız ve kasıtlı şekilde itiraz ederek, işçiden intikam almaya kalkışmıştır. Maalesef düzgün işlemeyen yargı sürecinden dolayı, yetki davası 5 yıl sürmüş ve toplu iş sözleşmesi ancak 3 Mart 2009 tarihinde imzalanabilmiştir.
Öz Orman-İş, Birinci Dönem Toplu İş Sözleşmesinin hemen ardından, ikinci dönem sözleşmesi için 20 Mart 2009 tarihinde yeniden yetki aldı. Ancak işçiden intikam almaya doymayan eskimiş sendikacılar, bu yetkiye karşı da dava açtı.
Yaklaşık 1.5 yıl devam eden yargı süreci, Öz Orman-İş Sendikamızın haklılığını bir kez daha tescil etti. Yargıtay’ın da onamasıyla yetkisi kesinleşen sendikamız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın verdiği yetki yazısı eline ulaşır ulaşmaz toplu sözleşme pazarlığı için işveren sendikamız TÜHİS’e çağrı yaptı.
23 Ağustos 2010 günü başladığımız toplu iş sözleşmesi müzakeresini, henüz bir hafta bile dolmadan başarıyla sonuçlandırmış bulunuyoruz. Bu, belki de toplu iş sözleşmesi tarihimiz için bir rekordur.
Elbette bu kadar kısa süre içerisinde elde edilen böylesine başarılı bir mutabakat, her şeyden önce iyi niyet temeline dayanan ‘diyalog’ ve ‘uzlaşmacılığın’ eseri olmuştur. Mensubu bulunduğumuz Hak-İş Konfederasyonu ve bağlı sendikaları olarak, ‘çatışmacılığı’ değil ‘uzlaşmacılığı’ sendikal kültür kabul etmekteyiz.
Şuna inanıyoruz ki, basiretli hiç bir işveren, çalıştırdığı işçisine zulüm etmek istemez. Var olan sorunların büyük bir bölümü, taraflar arasındaki diyalogsuzluktan kaynaklanmaktadır. İşçi ve işveren temsilcileri arasında düzgün bir iletişim kurulduğunda, sorunların çok daha kolay çözülebildiğini, imzalamak üzere olduğumuz toplu iş sözleşmesi teyit etmektedir.
Birinci Dönem Toplu İş Sözleşmesiyle, orman emekçilerimizin geçmiş 25 yılda biriken mağduriyetlerinin bir kısmını telafi edebilmiştik. Şimdi imzalamakta olduğumuz İkinci Dönem Toplu İş Sözleşmesiyle de, kalan mağduriyetlerin önemli bir bölümünü gidermiş bulunuyoruz. İnşallah 1 Ocak 2011’den itibaren yürürlüğe girecek olan Üçüncü Dönem Toplu İş Sözleşmesiyle de kalan mağduriyetleri ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.
Toplu sözleşme yetkimize yapılan itirazlardan dolayı, iki dönemdir yaptığımız sözleşmeler, geriye dönük sözleşmeler olmuştur. Geriye dönük yapılan sözleşmelerde, ücret haklarındaki kayıplar bir ölçüde telafi edilebilse de, idarî hak kayıpları telafi edilememektedir. Bu durum, işçimizin bazı mağduriyetlerinin giderilmesini imkânsız kılmaktadır. Dolayısıyla, orman emekçisinin bundan sonraki sözleşmesini geriye doğru değil, ileriye doğru yapmayı hedeflemekteyiz.
Sayın Başbakan Yardımcım, değerli misafirler,
1 Ocak 2008 ile 31 Aralık 2010 tarihleri arasındaki 3 yıllık dönemi kapsayan toplu iş sözleşmemiz; her bir 6 aylık dönem için çıplak ücretlere, Konfederasyonumuz Hak-İş ile Hükümetimiz arasında imzalanmış olan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolunda yer alan zamları sağlıyor.
Buna göre çıplak ücretlere;
İlk 6 ay yüzde 3,
İkinci 6 ay yüzde 6.84,
Üçüncü 6 ay yüzde 3,
Dördüncü 6 ay yüzde 5.5,
Beşinci 6 ay yüzde 2.5 ve
Altıncı 6 ay yüzde 3.59 zam yapılmıştır.
Bu genel ücret zamlarının dışında; işkolumuzun çalışma şartlarına uygun şekilde getirdiğimiz düzenlemelerle, işçilerimizin yüzünü gerçekten güldürecek bir toplu iş sözleşmesini vücuda getirmiş bulunuyoruz.
Sözleşmeyle sağladığımız iyileştirmelerden bazılarını zikretmek istiyorum:
Sözleşmemize göre; ağır iş makinası kullanan dozer, greyder, ekskavatör, TIR ve havai hat operatörleri fiilen arazide çalıştıkları her gün için 10 TL ‘ağır işlerde çalışma primi’ alacaktır. Yani, arazide 26 gün çalışan bir arkadaşımız maaşının dışında brüt 260 TL, 22 gün çalışan ise brüt 220 TL ücret alacaktır.
Bu operatörlerin yardımcı ve yağcıları ile arazöz şoförleri, traktör operatörleri, yangın ilk müdahale araç şoförleri ile gözetleme ve kulecilere, arazide fiilen çalıştıkları her gün için 7 TL ‘ağır işlerde çalışma primi’ ödenecektir.
Yine toplu sözleşmeyle bir ‘ilk’ olarak, fiilen arazide konaklayarak 24 saat görev yapan işçilerimize, her gün 3 öğün yemek verilmesi; yemek verilemeyen hallerde 3 öğün yemeğin parasının verilmesi hüküm altına alınmıştır.
Yetki ihtilafı yüzünden işe giriş ücretleri belirlenemediğinden yevmiyesi asgari ücret civarında kalan ve 1 Ocak 2010 tarihinden önce işe giren arkadaşlarımızın, 36 TL’nin altında kalan yevmiyelerini bu rakama çektik. Bir başka deyişle, 2010’dan önce işe giren işçilerde taban yevmiye 36 TL oldu. 2010 yılında işe giren arkadaşlarımızdan; vasıfsızların yevmiyesini 32 liradan 33 liraya, vasıflıların yevmiyesini de 32 liradan 34.5 TL’ye çıkardık.
Sözleşmeyle geçici ve daimi tüm işçilerimizin almakta olduğu kalifiye işçilik primi ve teşvik primine ayrım yapmaksızın günlük 2’şer TL zam aldık.
Kıdem terfi zammı, yıllardır toplu iş sözleşmesinde bir aksesuar olarak kalmıştı. İlk defa bu toplu iş sözleşmesinde, yıl içinde 170 gün ve daha fazla çalışan tüm işçilerin yevmiyelerine her yıl Ocak ayında uygulanmak üzere, ileriye doğru 1’er TL kıdem terfi zammı zam aldık.
Toplu iş sözleşmemizde bulunan sosyal yardım kalemlerine, 1 Ocak 2008 tarihinden geçerli olmak üzere, Kamu Çerçeve Protokollarında yer alan zamların aynen uygulanması da benimsendi.
Sözleşmeyle, mevsimlik işçilerimizin yılda 170 gün çalışması halinde, kıdemlerine göre 12-18 gün yıllık izin kullanması hükme bağlandı. Yine 5620 sayılı kanuna göre 4B sözleşmeli statüyü kabul etmeyen ve yıllık 180 günden fazla çalışan işçilerimiz de kadrolu işçiler gibi izin kullanacaklardır.
12 Eylül 2010 günü yapılacak halkoylamasında aziz milletimizin onay vermesi halinde, artık fişlemeler tarihe karışacaktır. Biz ise, bu sözleşmeyle şimdiden işyerlerindeki fişlemelere son verdik. Bundan böyle Çevre ve Orman Teşkilatında ‘Kıymetlendirme Fişleri’ tarihe karışmıştır.
Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Misafirler,
Ulaştığımız bu başarılı mutabakatta, Çevre ve Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu, Orman Genel Müdürümüz Sayın Osman Kahveci, Orman Teşkilatı bürokratlarımız ve TÜHİS Genel Sekreterimiz Sayın Adnan Çiçek’in samimi ve iyi niyetli katkıları büyük pay sahibidir. Ayrıca mutabakatın güçleştiği noktalarda devreye giren Devlet Bakanımız Sayın Hayati Yazıcı ve Hak-İş Konfederasyonumuzun Genel Başkanı Sayın Salim Uslu da, toplu sözleşmemizi sonuçlandırmada büyük katkılar sağlamıştır. Huzurlarınızda kendilerine, 25 bin orman emekçisi adına teşekkür ediyorum.
Elbette toplu iş sözleşmesini imzalamakla her şey bitmiyor. Bizim işçimiz, bir veya birkaç büyük fabrikanın çatısı altında çalışan işçiler değildir. 25 bin orman işçisi; yurt sathına yayılmış 217 işletme, 81 İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ile araştırma müdürlüklerine dağılmış olarak çalışmaktadır.
Elbette bunca dağınık bir yapı içerisinde işçimize hizmet götürmek, sözleşmenin uygulanmasında birliği sağlamak kolay değildir. Bu sorunları ancak, Orman Teşkilatımızdaki değerli yöneticilerimizin anlayışlı ve iyi niyetli tavırlarıyla aşmak mümkün olabilmektedir. Bu bakımdan; başta Sayın Bakanımız ve Sayın Genel Müdürümüz olmak üzere, tüm Orman Teşkilatı yöneticilerimize, bugüne kadar gösterdikleri ve bundan sonra da gösterecekleri anlayışlı tavırdan dolayı teşekkür ediyorum.
Her ne kadar gözlerden ırakta görev yapsalar da, orman emekçilerimiz çoğu zaman nitelikli hizmet ifa etmektedir. Arazöz ve iş makinaları, her biri milyon TL’ye varan değerde araçlardır. İşçilerimiz, bu araçları düzensiz orman yollarında, hem de yangına yetişme telaşı içinde kullanmaktadır. Bundan dolayı zaman zaman kazalar yaşanmaktadır. Maalesef bu araçlara kasko sigortası yapılmadığından, çoğu zaman işçilerimiz mağduriyet yaşamaktadır. Bu tür mağduriyetlere yol açmamak için, arazöz ve iş makinalarımıza kasko sigortası yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Sayın Başbakanımızın destekleriyle, 4 yıl önce yaklaşık 13 bin işçimize kadro sağlanmıştı. Ancak emeklilerin yerine yeni alınan işçiler yine geçici statüde işe başlatıldığından dolayı, bugün kadrosuz işçilerimizin sayısı 5 bine yaklaşmış bulunmaktadır. Orman Teşkilatımızda yılın 12 ayında yapılması gereken işler vardır. Bu yüzden, tüm geçici işçilerimize kadro verilmesinde büyük yarar bulunmaktadır.
Diğer taraftan, ülke yüzölçümünün neredeyse üçte birinde görev yapılan Orman Teşkilatımızda, mevcut kadro yetersiz kalmaktadır. Ülke ormanlarımıza layıkıyla sahip çıkabilmemiz ve ormanlarımızı geliştirebilmemiz adına, Orman Teşkilatımıza 10 bin ilave kadro verilmesi uygun olacaktır.
Sayın Başbakan Yardımcım, Değerli Misafirler,
Önümüzdeki 12 Eylül günü, ülkemizin geleceği açısından adeta bir kader oylaması yapacağız.
Hak-İş ve bağlı sendikaları olarak, bu referanduma siyaset üstü bir zaviyeden bakmaktayız. Geçmiş dönemlerdeki Anayasa değişikliklerinde olduğu gibi, bu değişiklikte de, ülkemizin yüksek menfaatlerini gördüğümüzden dolayı ‘EVET’ diyoruz.
Çünkü bu ‘EVET’, ülkemizdeki demokrasinin gelişmesine ve kökleşmesine büyük bir katkı sağlayacaktır.
Bu ‘EVET’, 12 Eylül darbesinin çalışma hayatımıza vurduğu darbeyi bir ölçüde de olsa ortadan kaldıracak ve çalışma hayatımıza nefes aldıracaktır.
Bu ‘EVET’, seçilmiş iktidarlar karşısında atanmış bürokratların iktidarına son verecek, Büyük Atatürk’ün işaret ettiği ‘Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.’ düsturuna hayat kazandıracaktır.
Velhasıl bu ‘EVET’, yepyeni, sivil, demokratik bir Anayasa’nın Türk Milletinin iradesiyle yapılmasının yolunu açacaktır.
Hak-İş/Öz Orman-İş olarak, kendimizi her türlü siyasî mülahazanın ötesinde konumlandırarak, bu Anayasa değişikliğini ‘getirdiği değerlerden’ dolayı benimsiyor ve tüm gücümüzle destekliyoruz.
Darbelerin karanlığından, demokrasinin aydınlığına ulaşmak için ‘EVET’ diyoruz.
İnanıyoruz ki, 12 Eylül halkoylamasında verilecek her ‘EVET’, bu ülkenin geleceğini biraz daha aydınlatacaktır.
İmzaladığımız toplu iş sözleşmesinin; öncelikle 25 bin orman emekçimize, Çevre ve Orman Teşkilatımıza ve tüm ülkemize hayırlı olmasını diliyor, bu vesileyle hepinize saygılarımı sunuyorum.