ANASAYFA / Başkandan Haberler / İnsan, Orman ve Bilim Sempozyumu Konuşması
İnsan, Orman ve Bilim Sempozyumu Konuşması
ÖZ ORMAN-İŞ BASIN MÜŞAVİRLİĞİ - 11.10.2018 14:21

İnsan, Orman ve Bilim Sempozyumu Konuşması

11.10.2018 14:21

Saygıdeğer Bakanlar,

Saraybosna Üniversitesi’nin Değerli Akademisyenleri,

İtalya, İsviçre, Bosna Hersek, Türkiye ve adını sayamadığım diğer ülkelerden gelen saygıdeğer katılımcılar,

Değerli basın temsilcileri,

Kıymetli misafirler,

Sizleri ülkem Türkiye, temsil ettiğim orman emekçileri ve şahsım adına sevgi ve muhabbetle selamlıyorum…

Bu güzel uluslararası buluşmanın, amacına uygun bir başarıya ulaşması temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.

 

Saygıdeğer Direktör, Kıymetli Katılımcılar…

 

Yaşadığımız gezegen, küresel bir köy haline gelmiştir.

Doğal olarak, çevre sorunları da küresel ölçek kazanmıştır.

Yerkürenin herhangi bir noktasında yaşanan bir orman yangını, dünyanın her köşesini ilgilendirmektedir.

Yeryüzü kıtalarından birindeki bir hayvan ya da bitki türünün yok olması, tüm insanlık için bir kayıp anlamına gelmektedir.

Çevrenin, doğanın gördüğü tahribat, bütün insanlığa bir zarar fatura etmektedir.

Aynı şekilde, dünyanın herhangi bir köşesinde tabiat varlığımıza yapılan en küçük bir katkı da, hepimizin kazanç hanesine yazılmaktadır.

Demek ki, gezegenimizi korumak ve gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmak için, küresel düzeyde mücadele vermek gerekmektedir.

 

Değerli Katılımcılar…

 

  • Türkiye’deki çevre ve ormancılık faaliyetleri konusunda, katılımcı akademisyenlerimiz ayrıntılı bilgi verecektir. İzninizle ben, bir Sivil Toplum Kuruluşu temsilcisi sıfatıyla, bazı özet bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:
  • Türkiye, dünyada orman varlığını artırmakta olan az sayıdaki ülkelerden birisidir.
  • Başta sendikamızın temsil ettiği orman emekçilerimiz olmak üzere, Türkiye’deki tüm ilgililer, doğamızın ve orman varlığımızın korunması ve geliştirilmesi için ciddi bir çaba göstermektedir.
  • Bu çaba neticesinde Türkiye, son 35 yılda orman varlığını yaklaşık yüzde 10 oranında artırmıştır.
  • 1973 yılında 20.2 milyon hektar olan Türkiye orman varlığı, bugün 22.3 milyon hektarı aşmıştır.
  • Türkiye’nin toplam yüzölçümünün yüzde 28’i ormanlık alanlardan oluşmaktadır.
  • Ülkemiz ormanlarının yüzde 65’i, yangına karşı çok hassas olan Akdeniz kuşağında yer almaktadır.
  • Dolayısıyla ormanlarımızı korumak ve geliştirmek için, çoğu ülkeden daha fazla emek ve çaba harcamamız gerekmektedir.

 

Değerli Katılımcılar…

 

  • Elbette ülkelerimiz, orman, çevre, doğa, flora ve fauna varlıklarının korunması, iyileştirilmesi ve kentlerimizin yaşanabilir hale getirilmesi yolunda kendi mücadelelerini yürütmektedir.
  • Bununla birlikte, karşı karşıya bulunduğumuz sorunların ‘küresel ölçekli’ olması, bu sorunlarla mücadeleyi de ‘küresel ölçekli’ düşünmemizi gerektirmektedir.
  • Dolayısıyla, şu anda burada icra etmekte olduğumuz etkinlik ve benzeri çalışmaları, küresel mücadelenin bir parçası olarak görmekteyiz.
  • Gezegenimizin doğasını korumak üzere birçok uluslararası girişim ve hukukî düzenleme olduğunu biliyoruz.
  • Bu alandaki kurumsal yapılardan birisi de, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Anlaşması, yani UNCCD’dir.
  • Bu anlaşmaya, Birleşmiş Milletler üyesi 194 ülke taraftır.
  • UNCCD, her iki yılda bir farklı bir ülkede, Çölleşmeyle Mücadele Ortaklar Konferansı (COP) düzenlemektedir.
  • Genel Başkanı olduğum Öz Orman-İş Sendikası, UNCCD nezdinde akredite olan tek sendikadır.
  • Öz Orman-İş olarak, 2013’te Namibya’da yapılan COP-11 konferansına katılarak, ülkemizin emek ve sivil toplum kesimini temsil ettik.
  • 2015’te Türkiye’de gerçekleştirilen COP-12 konferansına ise çok daha aktif bir katılım sağladık.
  • Konferansa akredite sendika sıfatıyla, özellikle Afrika’daki partner sendikalarımızı konferansa davet ederek, onlarla çeşitli etkinlikler organize ettik.
  • Ayrıca Türkiye’den bazı Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte bazı toplantılar düzenledik.
  • Böylelikle çevre, orman ve doğamızın korunması yolundaki düşünsel çalışmalara önemli katkılar sağladık.
  • Bu arada, tarafımızdan COP-12 konferansına davet edilen, Asya ve Afrika’dan birçok sendika da UNCCD nezdinde akredite oldu.
  • Diğer taraftan, Öz Orman-İş Sendikası olarak, doğa ve çevreye hizmet veren binlerce işçimizi, Çölleşmeyle Mücadele Politikaları doğrultusunda eğitimden geçirdik.
  • Böylece, bir Sivil Toplum Kurulu olarak, dünyamızdaki sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkıda bulunmaya gayret ettik.

 

Saygıdeğer Direktör, Kıymetli Katılımcılar…

Bir Kızılderili atasözü şöyle der:

“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır.”

Türk Kültüründe, “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.”

diye bir sözümüz var ki; yaşadığımız doğaya karşı olması gereken duyarlılığımızı çok güzel ifade eder.

Yine, bir Türk Atasözü de, “Yaş kesen baş keser.” şeklindedir.

 

Eğer açgözlü tavırlarımızı sürdürür, doyumsuz tüketim hırsımızı dizginleyemezsek, üzerinde yaşadığımız gezegenin ömrünün sınırsız olmayacağını bilmek zorundayız.

Para hırsı uğruna yaşadığımız kentleri ve doğamızı tahrip edersek, en temel sağlıklı gıda, temiz hava ve temiz su ihtiyacımızı bile karşılamada zorlanacağımızı bilmeliyiz.

Bizler, dikkatimizi ve enerjimizi, yaşam ortamımız olan kentleri ve doğayı tahrip etmek için değil; tam tersine, ‘bakımsız dağlarımızı, bakımlı bağ’ haline getirmek gibi bir misyon için kullanmalıyız.

 

İşte, kardeş ülke Bosna-Hersek’in güzide başkentinde, Saraybosna Üniversitesi Orman Fakültesi’nin 70. Kuruluş yıldönümü anısına düzenlediği bu uluslararası sempozyumun, böylesi bir ‘misyon’ için atılan önemli bir adım olduğuna inanıyorum.

Bu sempozyuma katılan ve katkı sağlayan herkese, özellikle de Saraybosna Üniversitesi Orman Fakültesi’nin değerli akademisyenlerine ve yöneticilerine teşekkür ediyorum.

 

Sırası gelmişken; toplumu ilgilendiren tüm meselelerde olduğu gibi, kent yaşamı ve doğal çevre gibi konularda atılacak adımların, sendikalar ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte atılmasının bir ‘tercih’ değil ‘zorunluluk’ olduğunu ifade etmek istiyorum.

 

Çünkü Sivil Toplum Örgütleri, bir anlamda toplumların erken uyarı sistemleridir. Bu yüzden, onların uyarı ve önerilerinin dikkate alınmasında sayısız yararlar vardır.

 

Yaşadığımız gezegenin ve tüm milletler ailesinin aydınlık geleceğinin, şehirlerimize ve doğamıza göstereceğimiz saygı ve harcayacağımız emeğe bağlı olduğu bilinciyle…

Bu güzel organizasyonun amacına ulaşmasını diliyor…

Tüm katılımcıları sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.

MUHATAP KURULUŞLAR



Kişisel Verileri Koruma Kanunu - Aydınlatma Metni