Saygıdeğer Bakanlar,
Saraybosna Üniversitesi’nin Değerli Akademisyenleri,
İtalya, İsviçre, Bosna Hersek, Türkiye ve adını sayamadığım diğer ülkelerden gelen saygıdeğer katılımcılar,
Değerli basın temsilcileri,
Kıymetli misafirler,
Sizleri ülkem Türkiye, temsil ettiğim orman emekçileri ve şahsım adına sevgi ve muhabbetle selamlıyorum…
Bu güzel uluslararası buluşmanın, amacına uygun bir başarıya ulaşması temennisiyle sözlerime başlamak istiyorum.
Saygıdeğer Direktör, Kıymetli Katılımcılar…
Yaşadığımız gezegen, küresel bir köy haline gelmiştir.
Doğal olarak, çevre sorunları da küresel ölçek kazanmıştır.
Yerkürenin herhangi bir noktasında yaşanan bir orman yangını, dünyanın her köşesini ilgilendirmektedir.
Yeryüzü kıtalarından birindeki bir hayvan ya da bitki türünün yok olması, tüm insanlık için bir kayıp anlamına gelmektedir.
Çevrenin, doğanın gördüğü tahribat, bütün insanlığa bir zarar fatura etmektedir.
Aynı şekilde, dünyanın herhangi bir köşesinde tabiat varlığımıza yapılan en küçük bir katkı da, hepimizin kazanç hanesine yazılmaktadır.
Demek ki, gezegenimizi korumak ve gelecek nesillere sağlıklı bir çevre bırakmak için, küresel düzeyde mücadele vermek gerekmektedir.
Değerli Katılımcılar…
Değerli Katılımcılar…
Saygıdeğer Direktör, Kıymetli Katılımcılar…
Bir Kızılderili atasözü şöyle der:
“Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacaktır.”
Türk Kültüründe, “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur.”
diye bir sözümüz var ki; yaşadığımız doğaya karşı olması gereken duyarlılığımızı çok güzel ifade eder.
Yine, bir Türk Atasözü de, “Yaş kesen baş keser.” şeklindedir.
Eğer açgözlü tavırlarımızı sürdürür, doyumsuz tüketim hırsımızı dizginleyemezsek, üzerinde yaşadığımız gezegenin ömrünün sınırsız olmayacağını bilmek zorundayız.
Para hırsı uğruna yaşadığımız kentleri ve doğamızı tahrip edersek, en temel sağlıklı gıda, temiz hava ve temiz su ihtiyacımızı bile karşılamada zorlanacağımızı bilmeliyiz.
Bizler, dikkatimizi ve enerjimizi, yaşam ortamımız olan kentleri ve doğayı tahrip etmek için değil; tam tersine, ‘bakımsız dağlarımızı, bakımlı bağ’ haline getirmek gibi bir misyon için kullanmalıyız.
İşte, kardeş ülke Bosna-Hersek’in güzide başkentinde, Saraybosna Üniversitesi Orman Fakültesi’nin 70. Kuruluş yıldönümü anısına düzenlediği bu uluslararası sempozyumun, böylesi bir ‘misyon’ için atılan önemli bir adım olduğuna inanıyorum.
Bu sempozyuma katılan ve katkı sağlayan herkese, özellikle de Saraybosna Üniversitesi Orman Fakültesi’nin değerli akademisyenlerine ve yöneticilerine teşekkür ediyorum.
Sırası gelmişken; toplumu ilgilendiren tüm meselelerde olduğu gibi, kent yaşamı ve doğal çevre gibi konularda atılacak adımların, sendikalar ve diğer Sivil Toplum Kuruluşları ile birlikte atılmasının bir ‘tercih’ değil ‘zorunluluk’ olduğunu ifade etmek istiyorum.
Çünkü Sivil Toplum Örgütleri, bir anlamda toplumların erken uyarı sistemleridir. Bu yüzden, onların uyarı ve önerilerinin dikkate alınmasında sayısız yararlar vardır.
Yaşadığımız gezegenin ve tüm milletler ailesinin aydınlık geleceğinin, şehirlerimize ve doğamıza göstereceğimiz saygı ve harcayacağımız emeğe bağlı olduğu bilinciyle…
Bu güzel organizasyonun amacına ulaşmasını diliyor…
Tüm katılımcıları sevgi ve muhabbetle selamlıyorum.