Saygıdeğer Hükümet temsilcileri,
Romanya Parlamentosunun kıymetli üyeleri,
Sayın akademisyenler,
Değişik ülkelerden buraya gelen sendikacı dostlarım,
Değerli katılımcılar…
Sözlerime, bu toplantının, yaşadığımız yerkürenin orman varlığını ve doğasını korumaya faydalı olmasını dileyerek başlıyorum.
Türkiye’nin 22.3 milyon hektarlık orman varlığına hizmet eden 25 bin emekçinin temsilcisi olarak burada bulunuyorum.
Ülkelerimizdeki ormancılık uygulamaları birbirinden farklı olabilir.
Ormanlarımıza verdiğimiz emek unsurunda farklılıklar olabilir.
Türkiye’nin orman emekçileri olarak, bir yandan ormanlarımızı geliştirmeye, çoğaltmaya ve yenilemeye çalışıyoruz…
Öte yandan da onları korumaya çalışıyoruz.
Akdeniz kuşağında yer alan Türkiye ormanlarının üçte ikisi, yangına birinci derecede hassas nitelik taşıyor.
Bu yüzden, özellikle yaz döneminde, orman yangınlarına karşı büyük bir mücadele veriyoruz.
Ayrıca, ülkemizin tabiat millî parklarına da bizim üyemiz olan emekçiler hizmet vermektedir.
Orman varlığı ile sağlıklı çevre arasında doğrudan bir ilişki olduğunu biliyoruz.
Ormanlarımız, yalnızca temiz hava değil; aynı zamanda temiz ve sağlıklı su ihtiyacımız için de gereklidir.
Onur duyarak söylemeliyim ki; ülkem, orman varlığını artıran az sayıdaki ülkelerden birisidir.
Ormanlarımız sayesinde, küresel atmosfere olumlu katkı verme bakımından, alacaklı durumdayız.
Sendikam Öz Orman-İş, Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi kapsamındaki faaliyetlere akredite bir kuruluştur.
2013’te, Namibya’daki COP-11 Taraflar Konferansına katıldık.
2015’te, Türkiye’de yapılan COP-12 Taraflar Konferansına, aktif şekilde destek verdik.
Konferans kapsamında, çok sayıda toplantı ve diğer etkinliğe imza attık.
Sendika olarak, Avrupa Birliği’nin parasal desteğiyle ve Türk Millî Eğitim Bakanlığı’nın işbirliğiyle, 2011 yılında, ‘Nitelikli Orman İşçisi Yetiştirme Projesi’ni gerçekleştirdik.
Ayrıca, son 8 yıl içinde, üye işçilerimizin yarıdan fazlasına, İş Sağlığı ve Güvenliği bilgilerini de içeren, çok sayıda eğitim semineri verdik.
Bu tür çalışmalarımızla; çölleşmeyle mücadele, sürdürülebilir ormancılık, sağlıklı çevre ve güvenli çalışma bilincinin gelişmesine katkı sağlıyoruz.
İnanıyorum ki; ormancılık ve çevresel faaliyetlerde görev alan işgücünün, doğa ve sağlıklı çevre konusundaki bilinç düzeyini yükseltirsek, bunun, sürdürülebilir ormancılık ve kalkınma çalışmalarına önemli katkısı olacaktır.
Bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Sanayileşme ve kalkınma, insanları doğadan uzaklaştırdı.
Şehirleşme, kırsal yaşamı giderek ortadan kaldırıyor.
Kent merkezlerine göç yüzünden, özellikle orman köyleri boşalıyor.
İnsanların ormanlardan uzaklaşması, ormanların ıssızlaşması anlamına geliyor.
Doğa ile iç içe yaşamayanlar, soludukları hava ile orman arasındaki ilişkiyi anlayamıyor.
Böylesi bir gelişmenin, ormancılığa olumlu katkı yapacağından emin değilim.
Kanımca orman köylerinin yerinde kalması, insanların köylerinde, ormanla iç içe yaşaması daha doğru bir seçimdir.
Bunun için, kırsalda yaşayan insanların ekonomik durumlarının iyileştirilmesi, yaşam kalitelerinin yükseltilmesi lazım.
Hükümetlerimiz, doğa ve çevreyi koruma konusunda, elbette önemli projeler yürütmektedir.
Bu alandaki resmî çabaların, sendikalar başta olmak üzere, Sivil Toplum Kuruluşları tarafından da desteklenmesinde yarar görüyorum.
Bu bağlamda; ormancılık ve çevreyle ilgili uluslararası çalışmalarda, sendikalar ve diğer STK’ların etkin katılımında yarar olduğuna inanıyorum.
Öz Orman-İş Sendikası ve bağlı olduğu Hak-İş Konfederasyonu, bu anlamda üzerine düşen görevleri, büyük bir özveriyle yerine getirmektedir.
Saygıdeğer katılımcılar…
Biliyoruz ki; ülkelerimiz arasında yasal sınırlar bulunuyor.
Fakat, yaşadığımız atmosfer bir bütündür.
Amazon Ormanlarındaki tahribat, aramızdaki binlerce kilometre mesafeye rağmen, bizleri de ilgilendiriyor.
Ozon tabakasında meydana gelen hasar, tüm gezegenimizi tehdit ediyor.
Yeryüzünü paylaştığımız tüm insanlar ve ülkeler, doğa-orman-çevre konusunda yeterince duyarlı davranmaz ise, hepimiz için tehlike çanları çalıyor demektir.
Sözlerimi birkaç cümleyle özetlemek istiyorum:
Ormanlarımızı, birer odun deposu olarak görme yanılgısından kurtulmalıyız.
Orman ve çevre varlığımızın, aynı zamanda akıl ve ruh sağlığımız için, olmazsa olmaz değerler olduğunu unutmamalıyız.
Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine uyumlu bir çevre için, ormanlarımıza daha çok emek vermeliyiz.
Ormancılık için yapılan harcamaları, gelir-gider denklemine bağlamaktan vazgeçmeliyiz.
Çünkü; Çocuklarımıza miras bırakabileceğimiz başka bir dünya yok.
Tekraren, bu toplantının başarılı olmasını diliyor, siz değerli katılımcılara saygılarımı sunuyorum.